27. İstanbul Tiyatro Festivali: Tiyatroseverlerin Buluşma Noktası
Uzun zamandır sanatseverlerin heyecanla beklediği 27. İstanbul Tiyatro Festivali, 25 Ekim’de kapılarını açtı.İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından Koç Holding Enerji Grubu Şirketleri Aygaz, Entek, Opet ve Tüpraş sponsorluğunda düzenlenen festival, 25 Kasım’a kadar devam edecek.
25 Ekim’de Zorlu Performans Sanatları Merkezi'nde sahnelenen, Pina Bausch imzalı "Café Müller" oyunu ile açılışını yapan 27. İstanbul Tiyatro Festivali, bu yıl Işıl Kasapoğlu'nun küratörlüğünde Türkiye'den ve yurtdışından toplam 20 tiyatro, performans ve dans gösterisine ev sahipliği yapıyor. Türkiye'den 11; Almanya, İngiltere, Danimarka, Fransa, Gürcistan, İrlanda, İsrail ve Yunanistan'dan ise toplam dokuz yapımı izleyicilerle buluşturan program tüm hızıyla tiyatroseverleri büyülemeyi sürdürüyor.
Mehmet Birkiye'ye '27. İstanbul Tiyatro Festivali Onur Ödülü' Sunuldu
Her yıl olduğu gibi, bu yıl da tiyatro festivali 'Onur Ödülü' heyecanıyla taçlandırıldı. Geçtiğimiz yıl Ali Poyrazoğlu'na verilen ödülün bu yılki sahibi Mehmet Birkiye oldu. Tanınmış tiyatro oyuncusu ve yönetmen Mehmet Birkiye'ye, 4 Eylül'de Okra İstanbul'da düzenlenen bir törenle '27. İstanbul Tiyatro Festivali Onur Ödülü' taksim edildi. Ödül töreni sonrasında festival etkinliklerine heyecanlı bir başlangıç yapılmış oldu.
İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı tarafından takdim edilen '27. İstanbul Tiyatro Festivali Onur Ödülü', Mehmet Birkiye'nin tiyatro alanındaki uzun ve başarılarla dolu kariyerine ve sanat dünyasına kazandırdığı eserlerine bir teşekkür niteliği taşıyor. Sanatçı Mehmet Birkiye, İstanbul Tiyatro Festivali'nde yaptığı konuşmada, İstanbul Tiyatro Festivali’nin kendisi için özel bir anlam taşıdığını ve festivalin tiyatroseverleri bir araya getirerek, unutulmaz deneyimler yaşamamızı sağlayan nitelikli bir etkinlik olarak önemini vurguladı.
1950 yılında İstanbul’da doğan Mehmet Birkiye, tiyatro oyunculuğu ve yönetmenliğinin yanısıra akademisyen olarak da uzun yıllardır sanat camiasına katkılarını sunuyor. 1977’den beri İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda sahne tekniği ve oyunculuk dersleri vermeye devam eden sanatçı, 1977- 1984 yılları arasında İstanbul Belediye Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nde asistanlığını yaptığı Prof.Dr. Yıldız Kenter’in kurucuları arasında yer aldığı Kent Oyuncuları’nda, 1970’ten itibaren profesyonel oyunculuk ve yönetmenlik yapmıştır. Ayrıca İstanbul Devlet Tiyatrosu, İstanbul Şehir Tiyatroları ve birçok özel tiyatroda da oyunlar yönetmiştir. 2000 - 2003 yılları arasında Beykent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi “Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi” bölümünü; 2008 yılında ise ‘İstanbul Aydın Üniversitesi’ ’Drama ve Oyunculuk Bölümü’nü kurarak bölüm başkanı olmuştur ve günümüzde halen ‘İstanbul Aydın Üniversitesi’ndeki görevine devam etmektedir. Üretken sanatçı akademik kariyerinin yanı sıra, oyunculuk ve yönetmenliğe de aynı profesyonel yaklaşım, tutku ve disiplin ile devam ederek, sanat dünyasına eşsiz katkılarını sunmaya devam etmektedir…
İstanbul Tiyatro Festivali'nin Ev Sahipleri
27. İstanbul Tiyatro Festivali, İstanbul'un farklı bölgelerinde toplam 15 büyüleyici mekanda gerçekleşiyor. Kadıköy Belediyesi Alan Kadıköy, Atlas 1948 Sineması, Büyük Zarifi Apartmanı, Caddebostan Kültür Merkezi, DasDas, Fişekhane, Galatasaray Lisesi, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi, Hope Alkazar, İş Kuleleri Salonu, Metro Han, Notre Dame de Sion Fransız Lisesi, Saint Benoit Fransız Lisesi, Süreyya Operası ve Zorlu PSM gibi mekanlar festivalin ev sahipleri olacak.
Birbirinden farklı mekanlarda sahnelenecek oyunlar ve gerçekleştirilecek etkinlikler, sanatseverlerin farklı atmosferleri deneyimlemesini de sağlayacak. Tiyatronun yanı sıra katılımcıları mimari ve tarihle de besleyen bu etkileşim, festival ruhunu daha da zenginleştiriyor…
Çeşitlilik ve Unutulmaz Deneyimler
İstanbul Tiyatro Festivali programı, farklı sahneleme türleri ve biçimleri ile dikkat çekiyor. Belgesel tiyatrodan klasik sahnelemelere, çağdaş danstan mask tiyatrosuna, kukla sinemasından mekâna özgü eserlere, dans tiyatrosundan performatif enstalasyonlara kadar geniş bir yelpazede eserleri izleyicilerle buluşturuyor. Bu çeşitlilik ufkumuzu açarak, zihinlerimizi tembellikten kurtarıyor ve sanatın yaratıcı gücünü içimizde hissetmemize yardımcı oluyor. Her yıl heyecanla beklenen festival, bu yıl da izleyicileri tiyatronun büyülü dünyasında keyifli bir yolculuğa çıkararak, unutulmaz bir deneyim yaşatıyor.
27. İstanbul Tiyatro Festivali’nden Dikkat Çeken Eserler
Café Müller
Tanztheater Wuppertal (Wuppertal Dans Tiyatrosu) tarafından sergilenen Café Müller, müzik eşliğinde gerçekleşen dans performanslarından oluşuyor. Yönetmenliğini Barbara Kaufmann ve Helena Pinon’un üstlendiği, sahne ve kostüm tasarımını ise Rolf Borzik’in yaptığı oyun, büyüleyici ve duygu dolu performansları ile izleyiciyi büyüledi…
Şiirsel imgelerle danslarını kurgulayan ve kendi deyimiyle ‘dans ile tiyatroyu birleştiren’ Pina Bausch, tüm eserlerinde olduğu gibi bu eserinde de aşk ve güven arayışını irdeliyor.
Festivalin açılış gösterisi olan oyun, 2011 yılında ‘Pina’ isimli sinema filmi ile popüler anlamdaki bilinirliği artan sanatçı Pina Bausch'un ölümsüz başyapıtı ‘Café Müller'in güncel bir yorumunu sunuyor. Aşk, yalnızlık, umut ve anlaşılma arzusu gibi temaları işleyen bu etkileyici dans tiyatrosunda, dansçılar yaşamın çeşitli yönlerini ve duygusal deneyimleri temsil ediyorlar. Pina Bausch bu eserinde, Almanya'da ailesinin işlettiği Café Müller'de gözlemlediği savaş sonrası atmosferinde, yıkılmış bir toplumun yaşam mücadelesini, umutsuzca aşkı ve anlaşılmayı arayan ruhların yolculuğunu anlatır.
Flu Lysistrata
Flu Lysistrata, tiyatro tarihinin ilk savaş karşıtı oyunlarından biri olarak kabul ediliyor. Kocası savaşa gitmiş olan kadınların direnişini konu alan oyun, ödüllü yönetmen Barış Arman tarafından sahneye koyuluyor. Gelenek dışı ve seyirci merkezli biçimi ile oldukça yenilikçi bir yaklaşım sunan oyunda, Aristofanes’in klasik metni türler arası bir yorumla yeniden ele alınıyor. Oyuncular, seyirciler ve orkestra bu esnek sahnelemede kendilerine alan bularak sürecin bir parçası haline geliyor. Biraradalığın temelini karşıtlıklarda değil, belirsizlik içinde arayan bu güncel sahnelemede, kimlik, iktidar ve statüko ile tüm bunların sahne üzerindeki temsiliyeti sorgulanıyor.
Dekor ve ışık tasarımının Kerem Çetinel, kostüm tasarımlarının ise Hilal Polat tarafından üstlenildiği oyunda, Bulut Akkale, Damla Karaelmas, Didem Germen, Elif Ürse, Emre Sırımsı, Faruk Üstün, Gözde Ayar, Kadir Hasman ve Nurhayat Atasoy oyunculukları ile sanatseverlere unutulmaz bir deneyim yaşattı.
İstos ve Büyük Zarifi Apartmanı
Tarihi gerçeklerle kurgusal hikayelerin harmanlanmasından oluşan bu oyun, Abdülaziz ve II. Abdülhamit dönemlerinde İstanbul’un en varlıklı ailelerinden biri olan ‘Zarifi’lerin yaptırdığı Büyük Zarifi Apartmanı’na özgü bir mekansal deneyim sunarak, hem tiyatroseverleri, hem tarih meraklılarını, hem de mimari tutkunlarını sanatsal hazzın zirvesine taşıdı.
İlyas Özçakır tarafından tasarlanan ve yönetilen İSTOS, geçmişimize ait kadim kolektif hafızamızın sahnesinde yer alan Pembe Çıkmazı'ndaki Büyük Zarifi Apartmanı'nı konu alıyor. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında sahnelenen oyun, İstanbul Rumlarının geçmişinden günümüze uzanan hikayelerine ve şehrin zengin tarihine tanıklık etme fırsatı sunuyor. Oyunun sahneleri ayrıntılı bir şekilde dekore edilmiş farklı dairelerde gerçekleşiyor ve izleyicileri farklı zaman dilimlerinde geçen hikayelere götürüyor.
Beyoğlu’nda Pembe Çıkmazı’nda bulunan Büyük Zarifi Apartmanı, 1850'lerin başında inşa edilmiş. Pera'daki Art Nouveau yapıların en dikkat çeken örneklerinden biri olan yapının mimarı, Dimitrios Panayotides olarak biliniyor. Malzeme ve yapım tekniği, doğal taş kaplı süslemeli giriş cephesi, floral bezemeleri, asma yaprağı ve madalyon motifleri, kıvrımlı demir giriş kapısı gibi karakteristik özellikleri ile yapı, Beyoğlu’ndaki Art Nouveau stilinde inşa edilen apartmanların önemli örneklerinden biri olarak günümüzde korunması gereken bir kültür varlığı olarak tescillenmiş durumda. 5 katlı ve 13 daireli Büyük Zarifi Apartmanı; çift kapılı daireler ve kurmalı kapı zilleri gibi özgün ve karakteristik özellikleriyle hayal gücünüzü harekete geçiren bir atmosfere sahip. Apartmanın komşu parselinde, eş zamanlı olarak inşa edilen bir de Küçük Zarifi Apartmanı bulunuyor. Pembe Çıkmazı'nın en son parselinde yer alan bu gizemli kagir yapı, dönemin önde gelenlerine ev sahipliği yapmanın yanında, bir zamanlar yetimhane olarak da kullanılmış.
18. yüzyıl sonlarına doğru İstanbul’a gelen ‘Zarifi’ ailesinin bilinen ilk ferdi Jean Zarifi’nin torunu Yorgo L. Zarifi’nin, “Hatıralarım” adlı kitabından, ailenin geçmişi ve inşa ettirdikleri yapılar hakkında birçok değerli bilgi edinebilirsiniz.
Sen Hamlet Değilsin
Kurucusu olduğu ve sanat direktörlüğünü üstlendiği Tiyatro Pera ile 27. İstanbul Tiyatro Festivali’ne konuk olan Nesrin Kazankaya, kendisinin yazıp yönettiği ‘Sen Hamlet Değilsin’ oyununda, aynı zamanda oyuncu olarak sergilediği performansla da tiyatroseverlerin beğenisini kazandı. Dekor tasarımının Sabahattin Özbakır, ışık tasarımının Önder Ay, kostüm tasarımının ise Nilüfer Moayeri tarafından üstlenildiği oyunda Barış Yalçınsoy ve Rana Büyükyılmaz da başarılı oyunculukları ile izleyenleri büyüledi.
Oyun, bir anne ile oğlu ve kızının karavandaki yaşamını, Shakespeare'in ünlü trajedisi Hamlet'teki karakterler ile paralellikler kurarak aktarıyor. Günümüz koşullarının sebep olduğu sosyoekonomik bunalımları irdeleyen oyunda, oyunculuk eğitimi almış fakat garsonluk yaparak ailesini geçindiren oğul ve 68 kuşağından ‘hippi’ anne arasındaki sevgi-nefret ilişkisi, birçok konunun oluşmasına zemin hazırlayan ana etken olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca Hamlet’ten tiratların çağdaş bir perspektife yerleştirilmesi ve absürt güldürü öğeleri, izleyicinin ilgisini her an ayakta tutuyor.
Usta sanatçı Nesrin Karakaya, 40 yıla yakın süredir tiyatro camiasına yalnızca yazar ve yönetmen olarak değil, aynı zamanda çevirmen, oyuncu ve tiyatro eğitmeni olarak da katkıda bulunuyor.
Baklava Cumhuriyeti
Anestis Azas'ın tasarlayıp yönettiği ve aynı zamanda Gerasimos Bekas ve Michalis Pitidis ile birlikte yazarlığını üstlendiği ‘Baklava Cumhuriyeti’, önyargılara meydan okuyan sürreal bir komedi. Oyunda Türk-Yunan genç bir çiftin, çağdaş Yunan toplumu, ulus kimliği ve ütopik tek uluslu yeni dijital dünya gibi konular çevresindeki sorgulamaları konu ediliyor. Dinamik ve yenilikçi bir tarzda yönetilen oyunda, ana karakterler Fatih ve Sophia, Mesalongi kasabasında açtıkları bir baklavacı ile kendi özerk devletlerini kurmaya çalışırlar. Başarısızlıkla sonuçlanan bu girişim çerçevesinde, hayali bir tarihe tanıklık etmemizi sağlayan oyun, bir arada yaşamamızı olanaksız kılan asıl unsurun, yapay çatışmalar ve toplumsal mitler oluşunu sorguluyor.
Sosyo-politik tiyatro olarak niteleyebileceğimiz ‘Baklava Cumhuriyeti, eleştirmenlerden tam not alarak festivale damgasını vuran eserlerden biri oldu. 2017 Afife Tiyatro Ödülleri’nde, ‘Yılın En Başarılı Genç Kuşak Sanatçısı’ ödülüne ve 2022 Altın Portakal Film Festivali’nde ise ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülüne layık görülen Cem Yiğit Üzümoğlu -oyunda Fatih karakterini canlandırıyor- sergilediği performans ile izleyicileri büyüledi…