Portekiz’in Mavi Sanatı ‘Azulejo’
Mimari ve sanat tutkunlarının en sevdiği rotalardan biri: Portekiz… Akdeniz iklimi, tarihi mirası, doğal hazineleri ve eşsiz kültürüyle seyahat planına sanatsal bir dokunuş eklemek isteyenler için ideal destinasyonlardan biri. Portekiz'in kültürel zenginliği yanında canlı, masmavi çinileri de seyahat etmeyi özendirecek bir motivasyon olarak gezginleri büyülüyor.
‘Azulejo’ adıyla anılan bu göz alıcı geleneksel seramik sanatı, Portekiz’e özgü; duvar, zemin ve tavanları süsleyen bir ilham kaynağı. Fakat Azulejo, sadece dekoratif bir öğe değil, aynı zamanda Portekiz’in kolektif belleğini yansıtan kültürel bir miras olarak da kabul ediliyor. Bu yazımızda bu etkileyici Portekiz sanatını sizin için yakından inceledik…
‘Azulejo’nun Kökeni ve Etimolojisi
Yüzyıllar boyunca doğu ve batı kültürleri arasında bir köprü görevi gören Azulejo; ismini Fas, Cezayir, Tunus ve Endülüs'teki tarihi yapıların mimarisinde sıkça kullanılan ve Arapça'da 'parlatılmış taş' anlamına gelen geleneksel seramik sanatı 'Zellij'den alır. İslam mimarisinde yüzeylerin; tek renkte sırlanan geometrik formların kesilerek bir araya getirilmesiyle oluşturulan seramik-mozaik panellerle kaplanması oldukça yaygındı. Azulejo ile yenice tanışan 13. yüzyıl Avrupa’sındaki erken çini örnekleri de, genellikle geometrik desenlerin hakim olduğu düzenlemelerden oluşuyordu. Fakat Azulejo’nun kullanımı zamanla yaygınlaştıkça, yerel ve kültürel öğelerin eklenmesi ile kompozisyonlar özgünleşmiş; insan ve hayvan figürlerinin, floral süslemelerin, tarihi betimlemelerin ve incil tasvirlerinin resmedilmesi ile sahneler zenginleşmiş; ve azulejo, günümüze dek gelen Portekiz'e has formuna ulaşmıştır. Geçmişten günümüze farklı konularda kompozisyonlara sahip olan azulejo panoları, günümüzde Portekiz'de tren istasyonlarından tarihi binaların iç ve dış yüzeylerine kadar birçok yerde karşımıza çıkıyor. En çok kullanılan renkler mavi, sarı, yeşil ve beyaz olmasına rağmen, 18. yüzyıla gelindiğinde Çin’den gelen porselenlerin etkisinde kalan azulejo çini sanatı, sadece mavi ve beyaz renkler ile üretilmeye başlanmış. Mavinin bu denli yoğun kullanımının yaygınlaşması, kelimenin kökeninin İspanyolca’da mavi anlamına gelen ‘azul’ kelimesinden türediği konusunda bir yanılgı yaratmış. Yirminci yüzyıl başlarında popülerliğini yitirmeye başlayan sanat, 2000’li yıllardan günümüze dek, yeniden kültür turizminin önemli bir aktörü olarak Portekiz’in dünyaya tanıtılmasına katkı sağlamış ve eski saygınlığını kazanmış.
Kültürel Bir Öğe Olarak Azulejo
Azulejo, çoğu kez Portekiz tarihinin önemli olaylarını tasvir etmek için kullanılmış. Örneğin Bussaco Savaşı’nı konu alan sahneler, 1888-1907 yılları arasında inşa edilen Bussaco Sarayı’nda yer alan panellerde ustaca resmedilmiş. İtalyan mimar Luigi Manini tarafından Neo-Manueline tarzında inşa edilen sarayın iç duvarlarında sergilenen bu eserler sanatçı Jorge Colaço’a aittir.
Sao Bento tren istasyonunun duvarlarını süsleyen Azulejo panelleri ise, Vez Nehri kıyısında 1140 yılında gerçekleşen ve Portekiz’in bağımsızlığı için büyük önem taşıyan Valdevez Savaşı’nı konu alıyor. Ulusal bilinci pekiştirirken, turistik anlamda da oldukça ilgi çeken Sao Bento Tren İstasyonu’ndaki azulejo uygulaması, türünün başarılı örneklerinden biri.
Castro Verde'deki Kraliyet Bazilikası, Ourique Savaşı'nı anmak için 16. yüzyılda inşa edilmiş önemli bir anıtsal yapı. İç duvarları 18. yüzyıl azulejo panelleriyle kaplı olan bu büyüleyici tapınakta, Kral Afonso Henriques'in beş Mağribi kralına karşı kazandığı Ourique Savaşı'nı tasvir eden panelleri de görebilirsiniz. Ayrıca, bazilika içerisinde bir müze ve Kraliyet hazinesi de yer alıyor.
Portekiz'in başkenti Lizbon'da 1385'te gerçekleşen Aljubarrota Savaşı, Kastilya Krallığı tarafından Portekiz’in bağımsızlığının tanımasını sağlayan önemli bir tarihi karşılaşmaydı. Portekiz’in bu büyük zaferini resmeden Azulejo panelleri; uluslararası Rio de Janeiro Sergisi için 1921 yılında tasarlanan ve günümüzde Carlos Lopes Pavyonu olarak anılan yapı içerisinde yer alıyor. 1922 yılında sanatçı Jorge Colaço tarafından üretilen eserde resmedilen şövalyenin kalkanında "Leydim için" yazdığı açıkça görülüyor. Tarihi olayları bu denli detaylı aktarmayı görev edinen bu tür Azulejos örnekleri, zaferleri ölümsüzleştirmek amacıyla başarıyla uygulanmış ve günümüze ulaşmayı başarmış.
Azulejo ve Dini Tasvirler
Elbette ki Azulejo çinilerinin betimlediği konular yalnızca tarihi olaylarla sınırlı değil. Özellikle kiliselerin iç ve dış duvarlarında, incilde yer alan tematik sahnelerin tasvirlerine sıklıkla yer verilmiş.
Örneğin, Porto’daki ‘Igreja do Carmo Kilisesi’nin cephesini kaplayan panellerde, Katolik mezhebine mensup bir Hristiyan tarikatı olan Karmelitler Tarikatı’nın kuruluşu ve Karmel Dağı'na adanmış sahneler tasvir edilmiş. 18. yüzyılın ikinci yarısında, rokoko stilinde inşa edilen yapıyı süsleyen paneller, 1912 yılında üretilmiş ve güney cephesine eklenmiş. Silvestre Silvestri tarafından tasarlanan kompozisyon, Carlos Branco tarafından boyanmıştır.
Yine Porto’daki Batalha Meydanı yakınlarında bulunan ‘Aziz Ildefonso Kilisesi’nin ön cephesindeki panellerde, Aziz Ildefonso'nun hayatından sahneler, İncil'den figüratif imgeler ve Hz. İsa’nın ölümü ve dirilişinin kutlanması tasvir edilmiş. 18. yüzyıldan kalma erken Barok stilinde inşa edilmiş olan bu kilisenin ön cephesinde, sanatçı Jorge Colaço tarafından tasarlanmış yaklaşık 11.000 azulejo çinisi yer alır.
İşlev Estetiği İzler
İlk bakışta yalnızca estetik kaygılar güden ve hikaye anlatıcılığı misyonu edinen dekoratif bir öğe gibi görünse de, Azulejo çinilerinin fonksiyonel görevleri de vardır. Yapıları zaman zaman bir kılıf gibi çepeçevre saran bu sanatsal çiniler aynı zamanda bir yalıtım elemanı görevi görürler ve onları mevsimsel değişimlerden koruyan sanatsal bir koruma kalkanı oluştururlar. Fakat cepheye sonradan eklenecek bu tarz dekoratif ya da yapısal elemanların, strüktüre bir yük bindirdiği de hesaba katılmalıdır.
Milli Azulejo Müzesi
Lizbon’daki Ulusal Azulejo Müzesi, (aynı zamanda Ulusal Çini Müzesi olarak da anılıyor.) içerisinde 1755 depreminden önce Lizbon'un panoramik görüntüsünü tasvir eden bir çini panonun da bulunduğu eşsiz bir koleksiyona sahip. Yapı, sadece içindeki eserler nedeniyle değil, bizzat kendisinin anıtsal değeri ile de dikkat çekiyor. 1509 yılında Kraliçe Leonor (1458-1525) tarafından kurulan eski Madre de Deus Manastırı'nı barındıran bu sanatsal yapı, Portekiz'in en önemli müzelerinden biri olarak görülüyor. Genel olarak Portekiz kültürünü tanıtan eserlerin sergilendiği müzede, başka coğrafyalardan getirilen azulejo örnekleri de bulunuyor. Barok'un karakteristik özelliklerini başarıyla sergileyen iç mekanların dekorasyonu, mavi beyaz çinilerin ve altın yaldızlı ahşap oymacılığın zengin işçiliği ve usta işi yağlı boya tablolardaki zarafet, ziyaretçileri sanatsal zevkin doruklarına taşıyarak duygusal bir tatmin yaşatıyor.
Yeraltı Galerisi Olarak Metro İstasyonları
Lizbon geziniz yağmurlu bir güne denk geldiyse üzülmeyin. Çünkü kendinize bir metro bileti alarak, şehrin yeraltı galerisi haline gelen metro ağında küçük bir sanat turu yapabilirsiniz. Lisbon’da metro istasyonları, azulejo panolarının sergilendiği eşsiz yeraltı sanat galerilerine dönüşmüş durumda. Tarihi yapılarda genellikle alışkın olduğumuz mavi beyaz çinilere ek olarak metro istasyonlarında, renkli çini işlerini de görmeniz mümkün. Bu yeraltı geleneğinin yaklaşık 70 yıllık bir geçmişi var diyebiliriz. Sanatçı Maria Keil'in 1957 yılında başlattığı çalışmalar, şehrin yeraltı tren istasyonlarını süslemek için azulejo çinilerini kullanarak Lizbon'un yeraltı sanatına yepyeni bir boyut kazandırmış. Günümüzde de, çok sayıda sanatçı metro istasyonlarında, kendi stillerinde ürettikleri eserlerini sergileme imkanı buluyor.
Birçok istasyonda eserlerine rastlayacağınız Portekizli ressam, illüstratör ve seramik sanatçısı Maria Keil, 1914 yılında Silves'te doğmuş. Lizbon Güzel Sanatlar Okulu'nda resim ve çizim eğitimi alan Keil; sanatsal pratiği, tekniklerin ve ifade araçlarının çeşitliliği ile karakterize edilen çok yönlü bir artist olarak anılıyor. Hayatı boyunca resim, çizim, illüstrasyon, grafik tasarım, gravür, çini, duvar halıları, mobilya, dekorasyon, sahne ve kostüm tasarımı da dahil olmak üzere çok farklı alanlarda eserler veren sanatçı ile özdeşleşen sanat disiplinlerinden biri de azulejo çinileri. 1957’den 1972 yılına kadar Lizbon Metrosu için yaptığı kapsamlı çalışmalarda Keil, Avenida hariç neredeyse tüm ilk istasyonların panolarını tasarlamış.Ayrıca, istasyonlarda bulunan sanat eserleri arasında, Rogério Ribeiro, Manuel Cargaleiro ve Eduardo Nery gibi sanatçıların eserlerini de görebilirsiniz.
Bir Portekiz Masalı
Portekiz sokaklarında yürürken karşınıza çıkıveren bu mavi-beyaz çiniler, o an keyfiniz olmasa da birden gününüzü güzelleştirebilir. Bir meydana ulaşmak için bindiğiniz metro istasyonunda, bir köşeyi döndüğünüzde karşınıza çıkan Barok bir cephenin süslemesinde, ya da dinlenmek için oturduğunuz bir bankta, bu özel çinilerin hissettirdiği mutluluğu tadarsınız. Eşine az rastlanır özgünlükteki bu sofistike sanat, tek başına bir kenti özel kılmaya yetebilir. Azulejo’ların anlattığı hikayelerin içinde kaybolacağınız, masal gibi bir Portekiz gezisi yapmanız dileğiyle…